6 Mayıs 2013 Pazartesi

Görüntü kirliliği çağında bir ayet

Bugün, tüm gün boyunca kendimi erkeklerin yerine koymak istedim. Mağlum görüntü kirliliği sezonu açıldı. Bayanların kendilerini fütursuzca teşhir mevsimine gelindi. Böyle bir zamanda değil bedenini, ruhunu koruyabilen; gözünü koruyabilen erkeklerin varlığını tahayyül ettim. "Sokaktaki her türlü teşhir ve baskıya karşı gözünü koruyabilen erkek sen mücahidsin" dedim.
Gözünü korumak... Benim değil Allah'ın kelamı olan 'gözünü korumak'...zira bu bir bayanı sevmek ile onun talebi ile ulaşılınabilecek bir ahval değil. Buna hiç inanmadım. Allah'ı seven bir erkeğin davası olacak bir hal bu. Çünkü Allah kadına örtü ayetini bildirmeden evvel erkeğe "Mümin erkeklere söyle gözlerini haramdan sakınsınlar..." buyuruyor.(Nur/30) Ardından ise "Mü'mine kadınlara da söyle..." Şeklinde devam ediyor. Bu sıra çok manidar gelir fakire. Gözlerini ve ırzlarını koruyamayan erkeklerin, kadınların teşhirine suç atmalarını anlamsız kılan bir incelik. Kadına örtün demeden evvel erkeğin gözüne perde emretmek... Ne yazık ki günümüzde erkekler kendi iffetsizliklerini kadınların teşhirleri üzerinden aklamaya çalışıyorlar, ancak boşa...

Gözlüklerimin arkasında erkekleri ve bayanları incelemeye koyuluyorum. İnsanın nefsinin kotası yok ne acı. Hep daha fazlası, daha fazlası... Aç bir aslan avladığı ceylandan sonra yanıbaşında körpe bir ceylan yavrusu gördüğünde, dönüp bakmıyor bile. Nefsini doyurduktan sonrasına tenezzül etmiyor. Fakat insan öyle mi? Nefsinin ve şehvetinin hep bir basamak daha sonrasını merak ediyor. Gözlüyorum; otobüste, yolda erkeklerin bakışlarını; bir bakıyor, iki bakıyor, üç bakıyor... Bir kotan var mı diyorum içten içe. Yoksa önüne her gelen baldırı çıplağa bakmaya devam mı edeceksin. Nereye kadar?
İşte insanı insan yapan had bilmesi meselesine gelip dayanıyorum. Çünkü tüm canlılar alemine hadleri Allah tarafından bildirilmişti. İnsanda ise bunun edinilmesi talep edilmişti. Yani nefsine "dur!" demeyi sen bilecektin.
Göz harama kaydığında, iradesi hükümsüz kalmış ve akıl nefsin çekim alanına girmiş demektir. Gözü harama kaydıran nefis, bu haram yolculuk nihayete ulaşmadan teskin olmayacaktır. Zira herşey göz ile başlar. Göre göre insan gördüğünü kanıksar. Böylelikle yanlış olan bir çok hal bile normal gelmeye başlar. Toplumdaki teşhir statüsü bu şekilde gelişmedi mi? Önce azınlık grup dediğimiz 'sanatçı' yada 'sosyete' grubu normal olmayan bir teşhire girdi. Sonra halk onları göre göre kanıksadı derken hep bir adım ötesi daha zorlana zorlana günümüz algısı peydah oldu. Öyle ki anlamakta çok güçlük çektiğim bir durum meydana geldi.
"Erkeklerin yanlarında gezdirdikleri bayanların görüntüsü..."
Her yaz geldiğinde düşünürüm. Hadi bayan güzelliğinin farkında değil. Peki sen? Sen onun erkek olarak taşıdığı güzelliğin farkında değil misin? Farkındaysan yanında o şekilde sevdiğini gezdirmen ona karşı saygısızlık ve hakaret değil mi? Onun güzelliğinin herkes tarafından izlenmesinden rahatsız olman gerekir. Gerekmez mi? Olmuyorsan da ona değer vermemen gerekir.
Fakat bir çok erkek(sevgili) bundan ziyade yanlarında taşıdıkları bayanların dekoltelerine 'sınırlı dekolteye karşı değilim' algısında müsade ediyorlar. Bu da kendi göz aşinalıkları ile doğru orantılı seyrediyor zannediyorum. Gözünün alıştığı, her yerde gördüğünden öteye müsade etmiyor. Oysa ki erkek içgüdülerine sahip olan bir bireyin bu aşinalığı ve normalliği anlayabilmesi bana hiç normal gelmiyor. Açık bir bayan olsaydım bile yanında o şekilde beni gezdiren bir erkeğe saygı duyabileceğimi düşünmüyorum. Keza açık bir bayan olduğum zamanlarda da bunun hududu bu şekildeydi.
Kadın çıplaklığını ele aldığımızda; erkekler imani bir şuura erişip gözünü haramdan koruduğunda, hangi kadın açılıp saçılarak sokağa çıkar? Onun sokağa o vaziyette çıkışının ardındaki dürtü, gözünü haramdan korumayan erkekler tarafından zinetlerine bakılması değil midir? Demek, mü'min erkekler gözlerini haramdan koruduğunda,  kadınların açılıp saçılmaması yolunda en temelli adım da atılmış olacaktır. Metin Karabaşoğlu' nun anlatımıylada aynı sonuca çıkan bir sosyo-teolojik analizdir bu. Gerek mü'min erkeklere, gerek mü'mine kadınlara söylenen ilk söz " Gözünüzün önüne gelen haramları ortadan kaldırın" değildir : "Sen gözünü koru."

"Aslına bakarsınız daha en başta ayetin hitabında mü'min erkekler ve mü'mine kadınlar tanımıyla meselenin kilidi açılmış olur. Çoğu kez bu kilit nokta kaçar gözümüzden. O yüzden, kapıyı zorlayarak açmaya çalışırız. Açamadığımız, gelen emre lâyıkınca uymayı başaramadığımız için de, içimizi hem suçluluk, hemde ümitsizlik duygusu kaplar. Oysa daha en baştaki iman anahtarınınhakkını verip mü'minlerden olabilsek, gerisi kolayca gelecektir."

3 Mayıs 2013 Cuma

Edison-Işk

Herşey kardeşimin ''Edison ışığı keşfederek tüm insanlığa hizmet etmiş biri, peki ebediyen cehennemde mi kalacak'' sorusuyla başlamıştı.
''Eğer iman üzere ölmediyse evet'' cevabını vermiştim.
Son nefesinde Allah'ın iman nasip edip etmediğini bilmediğimiz için kesin yargılara varabileceğimiz bir husus değildi. Ancak kesin olan Allah'ın kelamıyla sabit idi; Allah'ı tanıyarak yapılmamış, Allah için yapılmamış hiç bir hizmet, hizmet hükmü taşımazdı. İlla niyet illa niyet. Bu yüzden değil miydi bizim dinimizin amelden çok niyete hususi dikkat çekmesi...
Kardeşim ile geçen kısa söyleşinin ardından payıma derin tefekkür düşmüştü. Işık... yada ışıksızlık...
''Allah'ım Edison eğer son nefesinde tevhide layık görülmemişse onun azabını hafiflet...''
Olmadı...samimi olmadı. Candan çıkmadı. Candan çıkmayan semaya ulaşır mıydı?
Işığın kıymetini 21.yy insanı olarak arada bir kesilen elektrik ile bilmek ne kadar hakkaniyetli olabilirdi ki? Tesadüf bu ya! Ben bunları düşünedururken odamın lambası patladı. Ve yine tesadüf o ki kardeşim bana en düşük wattlı bir ampul aldı geldi. Öyle bir ampul ki; ne insanın odaya giresi geliyor ne de ince bir iş yapılabiliyordu. Hani insanı kör eden ışık denilenden... Hususi ampulü değiştirmek istemedim Edison'a samimi dua edebileyim diye. Yaklaşık 3 ay boyunca hergün ışığa şükrederek Edison'un azabına ferahiyet diledim. Küfür üzere öldüyse af diledim.
3 ay boyunca kitap okurken gözlerim mi ağrımadı, karanlık odanın ruhuma verdiği sıkıntıdan içim mi daralmadı vs vs. İnsan ancak bunları yaşayarak ışığın ve mucidinin kıymetini bir nebze anlayabiliyormuş.

Bugün sürecimi tamamladığıma inanarak gidip 100 wattlık bir ampul aldım. Kendim avizeye takarak yanışını seyrettim. Odama güneş doğmuş gibi oldu. Işıktan gözlerim dahi kamaştı.Yada aşktan...Aşkın kökü ışk olduğundan...bir ilişki vardı aşk ile ışık arasında. Hem madden hem manen. Madden kelime kökenlerinde bileşiklik vardı manen anlam köklerinde...

Bu hal üzere; ışk ile şükremi yanarsınız Edison'un olası azabına mı?
Aşk uğruna ya Rab...Işk uğruna...