28 Temmuz 2013 Pazar

Seyreyle Güzel

Alvarlı Efe hazretlerinin ruhaniyetlerinin incinmemesi hususunda gereğini yapmak biz fakirlere düşsün...
''Evliyaullahın sözünü doğru söylemek gerektir'' derler.

Seyreyle güzel kudret-i Mevla neler eyler
Allah’a sığın adl-i Teala neler eyler
Elbet yürüdür fermanını Kadir-u Kayyum
Herkese layık sırr-i tecella neler eyler
Alemleri var eyleyen Allah-u Alimdir
Gözler görecek mihr-i mualla neler eyler
Eltaf-i kadim rahm-i Azim Bari Teala
Kerem-i Kerim şems-i mücella neler eyler
LUTFİ der-i dergah-i İlahi’de sebat et
Nazlı niyaz et Hakk’a temenna neler eyler
 
 (1)HULÂSÂTÜ’L - HAKÂYIK ve MEKTÛBÂT-I HÂCE MUHAMMED LUTFİ
 (Alvarlı Efe Hazretleri İlim ve Sosyal Hizmetler Vakfı)
Dizgi: Damla Yayınevi, Cilt: Güröz Mücellithanesi, Baskı: Mega Ofse, İstanbul- 1966
 
  
Bizim Erkan Oğur'dan dinlediğimiz 'Seyreyle Güzel' ise farklıdır.
Seyreyle Güzel Kudret-İ Mevla Neler Eyler
Allaha Sığın Adl-İ Teala Neler Eyler

Canana Gönül Vereli Ben Candan Usandım
Hem Düşeliden Derdime Dermandan Usandım

Meyl Eylemezem Gayrisine Tevbeler Olsun
Bu Ân’e Değin Ettiğim İsyandan Usandım

Pervane Gibi Yanmağı İster Deli Gönlüm
Her Şam-U Seher Ah İle Efgandan Usandım

Kalmadı Firak Giryesine Sonra Mecalim
Vuslat Dilerem Yarime Hicrandan Usandım

Aşk İle Üns Oldi Gönül Geçdi Siva’dan
Ben Sohbet-İ Nas Ülfet-İ Yarandan Usandım

Çün Zerre Vefa Bulmadım İhvan-İ Zemandan
Şol Yüzleri Dost Özleri Düşmandan Usandım

Vird Edeyim İsmin Hemen Hayret-İ Hakkın
Kesret İle Ünsiyet-İ İnsandan Usandım

Kuddisi’ye Vahşet Golüben Cümle Siva’dan
Der Her Ne Ki Ağyar Var İse Andan Usandım

Yukarıdaki gazel Niğde'li Ahmet Kuddusi Hazretlerine (1769-1848 Niğde -Bor) aittir.
 
 
 
 

15 Temmuz 2013 Pazartesi

Yine...


Yine bir teravih akşamına hazırlanıyoruz annem ile…ve korktuğum başıma geliyor ; annem ‘’seccade de alalım yanımıza’’ diyor. ‘’Neden?’’ diyorum.  Aldığım cevap, camiye tüm seccade ile gelenler ile aynı doğrultuda; ‘’herkesin(kirli ayaklı)  ayak bastığı yere alnımızı sürüyoruz’…
Bunu kabul edemiyor yüreğim. Evet doğru, hakikaten insanlar kirli ayaklarla basmış olabilirler secde ettiğimiz yerlere. Ancak orası Allah’ın evi değil mi? Allah’ın evine gelen(kirli de olsa) mümin kardeşimin ayak bastığı yere ben alnımı koyamayacaksam… nerede kalır bizim kardeşliğimiz? Bu kadar kıymetli bu alın, bu yüz… kirli yere yüz sürsem ne olur? Belki o kir uğruna temizlenir bu yüz. Belki o ayağı kirli olan şefaatçi olur, belki belki….diye…
İç söylemlerimle camiye varıyoruz.
İlk gün ki gibi değiliz tabi fire vermelere başladık cemaat olarak. Ama yine de cami dolar umuduyla arka saflarda bekleşiyorum derken ezan okuyor bile. Fakat cami hala doldu denemez. Sonra sünnetleri kılmaya duruyoruz. Ardından hoca kamet getiriyor ve ben  önümü ancak görebiliyorum; ilk saf dolu, ikinci saf yarım, üçüncü saf dolu, arkasında 3 saflık boşluk ve arkasında biz!…durumu anlamaya çalışırken hoca ‘’allahuekber’’ diyor bile…
Subhanallah… ne olduğunu anlayamadan farzı da eda ediyoruz ancak selam verdikten sonra bunun böyle olamayacağını söyleyebiliyorum. Yanımdaki teyzem ‘’bozma kalbini devam et, ramazan vakti’’ diyor.
Gerçekten kalbini bozan ben miyim?
Eğer öyleyse de bozmaya devam ediyorum.
‘’Büyük hadisler var ben biliyorum biliyorsam sorumluyum, ilmiyle amel edemeyenlerden olmaktan Allah’a sığınırım teyzecim, müsadenizle’’ diyerek ön saflara koşa duruyorum. Ön saflara ilerledikçe birbirinden yarım ve bozuk saflar görüyorum. Gördükçe içim acıyor.
Sende bize acı ya Rabbi!
Birşeyler yapamaz mıydım bu ahvale?
Yapamazdım…
İnsanlar söz kaldıracak, dinleyecek safhaları çoktan yitirmişler.Heyhat!

Aslında bir yandan da onlara denecek hiç bir şey yok diyorum. Öğretmediğiniz bir şeyi nasıl bekleyebilirsiniz ki. Bize din dersinde Atatürk’ün din ile ilişkisini, dinin çevre ile ilişkisini öğretmenin haricinde, böyle işimize yarayacak çok değil azıcık ilmihal bilgileri verselerdi…bugün bunları konuşmuyor olurduk.
Camide neler yapılır, neler yapılamaz? Bu gibi edepler, mekruhlar, helal ve haramlar birbirine karışmış durumda.
Geçenlerde teyzemin biri ‘’cami de konuşmak çok günah’’ dedi! Sonra yemek-içmek, yatmak günah!
Estağfirullah…
Cami Allah’ın evidir. Ben Rabbimin huzurunda yer, içer(camide hiçbir kırıntısını ve çöpünü bırakmaksızın) uykum gelirse uyurum,(selefiler camide uyumanın mekruh olduğuna inanırlar) çocuksam koşar oyun oynarım. Gençsem gider kitap okur, istirahat ederim. Sonra zikir çeker, ibadet ederim. Haram yemedikten sonra haram iş yapmadıktan sonra bunların ne gibi sakıncaları olabilir?! Hele ki günah! olabilir.
He şunu anlarım insanımızda adap  kuralları konusunda belli bir seviye yakalanamadığı için camide yemek-içmek hususunda titizleniyor din adamları, amenna kesinlikle katılıyorum ancak teyzemler, amcamlar günah diyorlar yeni nesile bunları. Araştırmayan yeni nesilde de bu şekilde kalacaktır diye endişe duyuyorum.
Keşke cami adabı da tvde konuşulsa, kitaplara not düşülse! Bir romana hikaye olsa mesela; imama hangi vakit namazlarında nasıl uyulacağı…
Namazın cemaat ile kılınmasının farz olduğu, yalnız kılmaya ise sadece müsaade edildiği anlatılsa…
Âh keşke…
Amelimiz eksiktir ya Rabbi! Ne yapsak da eksik kalacaktır. Sen camiye gelme, huzuruna varma niyetlerimizi kabul eyle…
Amin…

6 Temmuz 2013 Cumartesi

Nazlı erkeler, naz eyleyen bayanlar

Acaba kimse bu sosyoloji ilmini, sosyolojik ilişkileri merak etmiyor mu?
Bir benim fakir zihnimimi meşgul ediyor bu toplumsal ilişkilerimiz, konumlarımız bilemiyorum.Zira herkes çok olağan edada olduğundan; kendimi sorgulamak durumunda kalıyorum.
Oysa isteyen kabul etsin isteyen etmesin çok ciddi bir sosyolojik incelemeye ihtiyacımız var toplum olarak.
Kadınlar olarak...
Erkekler olarak...
Kadın erkek ilişkileri olarak...
Belli ki herkes toplumun kendilerini konumlandırdığı noktadan memnun...Ben hariç...
Ve bu zamana ait olmayan ruhum ile de bunu kabul etmem de namümkün.

Ne mi kızdırdı beni bukadar?
(Hayır kızmak olmaz, mümine öfke haramdır.)
Ne mi aciz bıraktı beni böyle?
(Bu oldu.)

Tabiki de erkeklerin ve bayanların halleri...

Bayanların erkek rolünü, erkeklerin bayan rolünü edindiğini 'tespit' noktasında zorlanmasamda sanırım 'kabullenmek'te güçlük çekiyorum.
''Erkeklerin nazlı halleri'' bu analizin bir sonucu...
Sonuç kısmında şaşırmamak gerekse de yabancılıyorum!
Nazlanan bir erkek...kaprisli ve peşinden koşulmasını bekleyen!
!!!
Evet durum aynen bu şekilde cereyan ediyor. Güruh ile haşır neşir olan genç beyler hele hele ki yakışıklı olan ve yakışıklılığının farkında olan beyler için durum aynen böyle seyrediyor. Talep eden olmaktan çıkıp talep edilen oluveriyorlar.(talepkâr bayanlara hiç girmiyorum) Ve bunu öyle bir kanıksıyorlar ki bir süre sonra talep etmeyi unutuyor ve dahi utanıyorlar!
Bundan sonrası da tahmininizce; naz makamındaki bir ceylan edası!
!!!
Peki bu davranış bir cevap bulabiliyor mu?
Pek tabi  muhterem kâriler, kendini gönül çelmek üzerine yetiştirmiş nice cengaver delikanlı kızlar var sokakta bir görseniz...
Bir ben bu halleri hayretler makamından izliyorum sanki...
Kaçan kovalanır mantığında kovalayan tarafta olmaya nice can atan genç kızlar...

Peki böyle bir ahvale kapılmış beyler sizce o tahttan hiç inmek isterler mi?
Valla istemezler.(Gerçi bunun cinsiyetle alakası pek yok egosu okşanan her nefis o makamı korumak ister) Lâkin bayanda su götürür halde olan bu ahvâl, beylere gerçekten hiç mi hiç yakışmıyor!
Gerçekten yakışmıyor...

Bu yüzden birileri bayanlara erkekler gibi olmadığını, erkeklerle kesinlikle eşit olunamayacağını anlatırken birileri de beylere 'yer'lerini bildirmeli...Zira bu türlü bir gidişatta cinsi değer hükmü kalmayacağı gibi cinsiyetsizlik üzerine konuşmalarda yapılması söz konusu olacaktır.
Bu esnada birileri de bana bu hayret makamından inmeyi tavsiye edebilir tabi...